İslam Tarihi
- BERAT AKAR
- 17 Şub
- 1 dakikada okunur
Güncelleme tarihi: 8 Nis
Otlak yerleri için birbirleriyle savaşan aileler arasında rekabetlerle yek diğerine taarruz eden bu bedevi kabilelerinden birkaç yıl içinde ''İslam İmanı'' ile kaynaşan ve birleşen, bütün mü'minler arasında yaygın, karşılıklı yardım kaideleri ile kardeş gelen, çetin dini ve ahlaki vazifeler sayesinde disiplinli, ahirette mücahide vaadettiği mükafatın ölümü hiçe saydıran, yenilmez kuvvetiyle meşbu, müttehit bir millet vücuda geldi. Hz Peygamber tarafından iyi yetiştirilmiş, yüksek seviyeli komutanların idaresi altında, silahların son derece kifayetsiz oluşuna bakmaksızın, düşmanların üzerine çekinmeden atıldılar. Hz Muhammed'in vefat ettiği 632 yılında Arabistan, politik bakımından artık tamamen birleşti, daha 635 senesinde Bizans ordusu mağlup, sadece 2 yıl sonra 637'de İran devleti bir muharebede parça parça edilir, 638 Filistin Arapların eline geçer, 642'de Mısır fethedilir fakat Hz Ömer'in vefatıyla bir duraklama olur, harp tarihi bir müddet karışık bir hal alır, asrın sonlarına doğru tekrar gelişmeye başlayan Arap devletinin hudutları Atlantiğe doğru uzar.
Galip Araplar tahripçi ve müteassıp (bağnaz) bir sıfat içinde görünmediler, onlara isnat edilen taassup, hudutsuz, vahşet isnadında olduğu gibi, tamamen korkutucu gaye güden bir masal, Arapların mağluplara karşı gösterdikleri tolerans ve insani muamalelerin bir misli fazla delilleriyle nakz olunan bir düşman propagandasıdır. Dünya tarihinde hasmına ve din düşmanına, bu derece anlayış bu derece insani muamelelerde bulunan pek az millet mevcuttur.
asırda Kudüs Patriği, İstanbul Patriğine gönderdiği mektupta şunları yazar ; Onlar adildirler, bize haksızlık ve herhangi bir zorlayıcı hareket yapmamaktadırlar.
Comments